Vatan sevdasını, millet aşkını, ekmek mücadelesine katık edip, Yağmur, çamur demeden yollara düşen, Dağlar aşarak, ovalar geçerek, kutlu mücadelemizin er meydanına koşan, Çelik bakışlı, demir bilekli, mangal yürekli kardeşlerim, Çok kıymetli basın mensupları, Büyük Türk milletinin birlik ve beraberliğinin, özgürlük ve bağımsızlığının, dostluk ve kardeşliğinin sembolü olan Ankara’mıza hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Kuvayi Milliye’nin karargâhına, Milli egemenliğin tecelligâhına, Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin kalbine, Başkentimize hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Sizler, Bugün burada, sendikacılığın tarihini bir kere daha; yeniden yazıyorsunuz. Sizler, Bugün burada, hak aramanın, dik durmanın onurunu yaşıyorsunuz. Sizler, Mevkiye, makama tamah edenlerin yanında değil haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı sıra dağlar gibi duran kahramanlarsınız. Sizler, Haksızlık karşısında “Dil sussa, tende can durmaz” diyenlersiniz. Sizler, Yurdun dört bir yanı işgal altında inim inim inlerken, En kesif düşman orduları alev saçıp, kan kusarken, Kuşlar gibi uçarak, rüzgâr gibi eserek düşman üstüne karabulut gibi çöken Kuvayi Milliye’nin emanetçilerisiniz. Sizler, Al bayrağım Ankara kalesinde hür, Dalgalanmakta altın bir çağa doğru, Yeni kahramanlar kol kol, boy boy yürür Şu karşı dağlardaki bayrağa doğru. Diyerek Türk ve Türkiye Yüzyılını, alın teri ile inşa etmeye ant içmiş gönül erlerisiniz. Sizler, Memurları, emeklileri savunuyoruz deyip, hükümetin teklifinin bile altında zamma imza atanları gördünüz. Sözde sendikaların büyük bir nimetmiş gibi anlattığı, toplu sözleşme yalanlarını izlediniz. Vatanımız adım adım düşmanla çevrelenirken, bin yıllık kardeşliğimize kan doğramak isteyenleri kaygıyla takip ettiniz. Siz sustunuz. Onlar korktunuz sandı. Siz beklediniz. Onlar sindiniz sandı. 1
Siz sabrettiniz. Onlar bittiniz sandı. Korkmadınız, sinmediniz, bitmediniz. Anlayamadılar. Bilmiyorlar ki, Durgunsa insan belki bir sebebi, Suskunsa bir nedeni var. Sen suskunluğuna aldanma kimsenin, Bil ki her şeyin bir zamanı var. Bilmiyorlar ki, Bizden olmayanlar, olaylara Türkiye penceresinden bakmayanlar, Türkçe düşünmeyenler bizi anlamazlar, anlayamayacaklar. Sizler, Buraya memurları toplu sözleşme masasında yüzüstü bırakanların, kamu çalışanlarını bir tarafa atıp, sendikacılık yaptığını sananların, ayrımcıların, bölücülerin karşısına dikilmeye, hainlerin kâbusu olmaya geldiniz. Dikmen sırtlarından Ankara Ovasına bir şahin gibi süzülen Mustafa Kemal Paşa’nın manevi huzuruna koşan, yüreği vatan için çarpan Türkiye Kamu-Sen sevdalıları, Allah hepinizden razı olsun! Ne mutlu ki, can vererek, kan dökerek, bedel ödeyerek kurduğumuz Cumhuriyetimiz, ikinci yüzyılına ulaştı. Cumhuriyet, yüreğindeki vatan ve millet aşkıyla yanan kahramanların, Türk milletine kefen biçmeye çalışan dahili ve harici düşmanların suratına tokat gibi çarptığı hürriyet manifestosudur. Bizlere vatanımızı ve Devletimizi hediye eden, İstiklâl mücadelemizin önderi, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşları başta olmak üzere bütün şehit ve gazilerimizi şükran, saygı ve rahmetle anıyoruz. Yüreği vatan ve millet sevdasıyla atan bütün çalışanlarımızın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun! Kıymetli arkadaşlarım, Tarihi ve kritik bir dönemeçten geçiyoruz. Dünyada güç dengeleri değişiyor, kartlar yeniden dağılıyor. Türk devleti, bu değişim, dönüşüm ve paylaşım sürecinde konumunu belirlemek, yeni yüzyılda Türk milletini dünyanın sayılı medeniyetleri arasına katmak için, içte ve dışta emsalsiz bir mücadele yürütüyor. Biz, belki de gelecek yüz yıllık kaderimizin tayin edildiği bu dönemde, elbette devletimizin ve milletimizin safında yer alacağız. Bizi bu mücadelede kifayetsiz bırakmak, Türk milletini dipsiz kuyularda boğmak isteyenlere karşı elbette mücadele edeceğiz. 2
Elbette yüzümüzü milletimize döneceğiz, yüreğimizi devletimize açacağız, bütün Türk coğrafyasını kucaklayacağız, gönül coğrafyamızı genişletecek ve ulvi hedeflerimize yürüyeceğiz. Ülkemize düşman olanların, ezana ve bayrağa şaşı bakanların, milletle ve devletle hesabı olanların hezeyanları bu yüzdendir. Ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacak, onların da hezeyanları artarak devam edecek, öfkeleri dinmeyecek, yaraları da sonsuza dek kanayacaktır. Türk Kurtuluş hareketi haksızlığa, hukuksuzluğa, katliama karşı verilen onurlu bir mücadele olarak bütün mazlum milletlere örnek olmuştur. Bugün de dünyanın çeşitli bölgelerinde işgaller, katliamlar ve insanlık adına vahşet yaşanıyor. Türk milleti haksızlığa sessiz kalmaz; kalamaz. Akan masum kanına, haksızlıklara ve adaletsizliklere sessiz kalmayacağız. Gazze’de, Doğu Türkistan’da, Ortadoğu’da öldürülen bebeklere, katledilen insanlığa sessiz kalırsak kanımız kurusun. Başta İsrail ve onun destekçisi ülkeler olmak üzere katliamlara, soykırıma, vahşete göz yuman tüm ülkelere lanet olsun. Mazlumun yanında, zalimin karşısında olmaya devam edeceğiz. Değerli arkadaşlarım, Bütün dünyanın zor bir süreçten geçtiğini ifade ettim. Yeni bir dünya kuruluyor, Türkiye de bu dünyadaki yerini alıyor. Bu değişim sürecinde eksikleri tespit etmez, yanlışları ifade etmez, doğruları ortaya koymazsak, daha güzel yarınlara ulaşma hayalimizi de gerçekleştiremeyiz. Bu sürecin sonunda ya milleti ve devletiyle medeniyet bayrağını ileriye taşıyan bir misyonun neferleri olacağız ya da yanlışlarımızda boğulup, kaybolacağız. Sonucu, bugün millet ve devletçe, birlikte alacağımız kararlar ve tercihlerimiz belirleyecek. İşte bugün İstiklal mücadelemizin karargâhında, Türk milletinin esarete karşı kıyama durma azminin, bağımsızlık talebinin ve hür yaşama iradesinin kalesi, devletimizin kalbi, Ankara’dayız. Bu anlamlı buluşmaya, en temel ekonomik, insani ve demokratik haklarımızı haykırmaya geldik. Toplumun her alanında adalet talebimizi duyurmaya geldik. Türk milleti olarak bir ve bütün olduğumuzu bir kere daha dost düşman herkese göstermeye geldik. Hepimiz mutlu, huzurlu ve refah içinde bir Türkiye istiyoruz. 3
Bu hedefe ulaşmak için Türk ve Türkiye Yüzyılını Emeğin Yüzyılı yapacağız. Bunun için de doğruları destekleyecek, daha iyiyi ve güzeli talep edecek, yanlışları dillendireceğiz. Yıkmadan da kurulabileceğini, kırmadan da yapılabileceğini herkese göstereceğiz. Eksiklerin arkasına sığınıp, devlete, millete ve kazanımlarımıza zarar verenlerden olmayacağız. Bugün, güvencesiz ve kuralsız çalışmanın yaygınlaştığı, çalışanların dahi yoksulluk sınırında yaşadığı, maaşların gıda harcamasına bile yetmediği bir dönemi yaşıyoruz. Biz hem bu sorunlarla hem de adına sendika diyen ama sorunlar karşısında kafasını kuma gömen oluşumlarla mücadele etmek zorundayız. Enflasyonun dünyada en yüksek seyrettiği ülkelerden birisiyiz. Tarihte ilk defa bu sene, memurlar iktidarın enflasyon hedefinin bile altında maaş zammı aldı. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Kamuda bizden olan olmayan ayrımı çalışma barışını bozuyor, verimi düşürüyor, umutlarımızı köreltiyor. Kamu çalışanlarının yaşadığı sıkıntılar, her geçen gün katlanarak büyüyor. Mülakat gibi adaletsiz bir sistem, liyakati yerle bir ediyor. Devlete bağlılığımız, millete sevdamız, haksızlığa susmamızı gerektirmiyor. Her zaman söyledik; şimdi bir kez daha uyarıyoruz. Ayrımcılığa yol açan, objektif unsurlar içermeyen her uygulama, kamuda yeni yandaş oluşumların kaynağı olur. Bugün en kısa sürede bu tarafgir anlayıştan vazgeçilmezse, kamuda etkili ve verimli hizmet üretmek imkânsız hale gelecektir. Mülakatın kaldırılması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Birinci dereceye gelen tüm kamu görevlilerine 3600 ek gösterge verilmesini mutlaka sağlayacağız. Memur ve emeklinin enflasyona karşı korunması için çalışacak, refah payını mutlaka alacağız. Tüm memurlarımızın ek gösterge beklentisi var dedik. Ek gösterge adaletsizliği yüzünden emeklilik kabusa dönüşüyor dedik. İlave ek ödeme diye ucube bir sistem getirildi. Bugün 16 bin 165 TL olan bu ödeme, emekli maaşı hesabına sayılmayınca emeklilik adeta çalışanların korku tüneli oldu. 4
Bu politikalar yüzünden, memur emeklileri ülkemizdeki en mağdur kesimlerden biri oldu. Bugün en düşük dereceden maaş alan bir memurun maaşının yaklaşık %60’ı emekli maaşı ve emekli ikramiyesi hesabına dahil edilmiyor. Böyle bir durum sosyal sigorta ilkeleri ile de uyuşmuyor. Memurlarımız çalışırken aldıkları maaşın ancak %40’ı kadar emekli maaşına hak kazanabiliyor. Soruyorum size, bu adalet midir? Bu, yıllarca millete, devlete hizmet eden memura reva mıdır? Emekliliğe yansımayan her ödeme daha düşük emekli maaşı, daha fazla yoksulluk, daha fazla adaletsizlik demektir. Çalışma hayatı ile emeklilik arasındaki makasın bu denli açılmasının adalet ve hakkaniyetle bağdaşır bir yanı yoktur. Bu nedenle memurlarımız emekli olmak istemiyor. Memurlarımızın, teknisyenlerin, şeflerin ek ödeme ve özel hizmet tazminatı başta olmak üzere, maruz kaldıkları adaletsizlikler, çalışanlarımızı canından bezdirdi. Kamuda tam 32 farklı mevzuata tabi çalışan bulunuyor. Bir ülkede bu kadar çeşitli bir istihdam rejimi olur mu? Böyle bir idarede adalet, hakkaniyet sağlanabilir mi? Çok başlı istihdam politikası kamudaki istihdam güvencesini tahrip ediyor. Çalışanlarımızı çaresizlik girdabında, kaderine mahkûm bırakıyor. Her ekonomik sıkıntının faturası çalışanlara çıkartılıyor. Kurumlar arasındaki ücret adaletsizliği başka bir dert. Eskiden maaşlara hedeflenen enflasyona göre zam yapılırdı. Bu sene Merkez Bankasının beklediği enflasyon %30; memur ve emekli maaşına yapılacak toplam zam %11,3. Bu Allah’tan reva mıdır? Bu duruma sessiz kalamayız. Eğitim sistemindeki sıkıntıları söylemeyecek miyiz? Proje okullarında yaşanan sorunları dile getirmeyecek miyiz? 5
Atanamayan öğretmenin, atanamayan sağlık personelinin sesi olmayacak mıyız? Elbette mücadele edeceğiz; milletimizin derdi ile dertleneceğiz. Değerli arkadaşlarım, Her türlü zorluğa rağmen TÜİK’in anketine göre halkımızın %72’si kamu hizmetlerinden memnun. Kamu çalışanlarımız, düşük maaşlara, olumsuz şartlara rağmen hizmette kusur etmiyor, vatandaş memnuniyetini sağlıyor. Adına sendika diyen ama sendikacılıktan nasibini almamış birileri, gününü gün etmekle meşgulken cansiperane hizmet üreten ama maaşından daha fazla ev kirası ödeyen memurumuzun derdiyle dertlenmeyecek miyiz? Sağlık çalışanları, KİT çalışanları, Demiryolu, PTT çalışanları huzursuz. Sağlığımızı, hayatımızı emanet ettiğimiz sağlık çalışanlarının iş yoğunluğu her geçen gün biraz daha artıyor, çalışanlarımıza yönelik şiddet devam ediyor. Sağlık çalışanlarımız, öğretmenlerimiz, postacılarımız, zabıtalarımız sokak ortasında, kurumlarında, iş yerlerinde, görevleri başında darp ediliyor. Bu haksızlığa sessiz mi kalacağız? Değerli arkadaşlar; Büroda, ulaşımda, imarda, enerjide, tarım-orman işlerinde, kültür-sanat alanında, yerel yönetimlerde, haberleşme, diyanet çalışanları, hangi alana bakarsak orada bir sorunla karşılaşıyoruz. Hayat pahalılığı hepimizin cebini yakıyor. Resmi enflasyon yıllık %38; ama kira enflasyonu daha da fazla %69. Rakamlar ortadayken, enflasyon farkı hariç tutulduğunda memur maaşlarına yapılacak toplam zam %11,3. Maaş zammı, gerçekleşen enflasyonun yarısını bile karşılamıyor. Bugün ortalama memur maaşı bütün ödemeler dahil edildiğinde 50 bin TL dolayında, 4 kişilik ailenin zorunlu harcamaları aylık 80 bin liraya dayandı. Yani memur 2 ay çalışınca ancak bir ayını kurtarabiliyor. Buradan yetkililere sesleniyorum; böyle bir hayat memurlarımıza reva mıdır? 2025’in 3 aylık enflasyonu %10,6 olarak açıklandı. Ocak’ta memura ne verilmişti? %6 O zaman maaşlar 3 ayda ne kadar eridi? %4,6 6
İki gün sonra nisan enflasyonu da açıklanacak ve enflasyon rakamının üzerine eklenecek. Cebimizdeki delik, mutfağımızdaki yangın, daha da büyüyecek. Ülke ekonomisi büyürken bize aynı oranda bile zam yapılmadı. Pasta büyüdü ama çalışanın payı küçüldü. Bazı sendikalar enflasyon kadar maaş artışını bir marifetmiş gibi kamu çalışanlarına sunmaya çalışıyor, yüzleri hiç kızarmadan meydanlarda dolaşıyor. Yıllarca her türlü kuralı ve kanunu çiğneyerek, sendikal alanı necasetle doldurduysan, memurun ve emeklinin bugün ay sonunu getirememesinin baş sorumlusu da sensin. Terazisini bozduğunuz kantarın ölçüsünden şikâyet etmeyeceksin. İşte Türkiye Kamu-Sen, bozulan dengeyi kurmaya, hakkı söylemeye ve hakkı tutup kaldırmaya geliyor. Ama bunlar başarıyı; baskıyla, yıldırmayla, yalanla aldıkları yetkiye bağladığı için kendilerini hep başarılı görüyorlar. İşte memur, işte meydan… Ben yine de buradan memurların kendisine soruyorum: Aldığınız zamdan memnun musunuz? Maaşınız harcamalarınıza yetiyor mu? Toplu sözleşme masasında tarihi başarılar mı kazanıldı? İşte memur, emekli burada, sendika burada, cevap ortada, hesap ortada; onlara en güzel cevabı, 15 Mayıs’ta inşallah siz vereceksiniz. Artık emanetin ehil ellerde yükselmesi için tüm memurlarımızın desteğine ihtiyacımız var. Şube başkanlarımız, işyeri temsilcilerimiz, üyelerimiz bu gerçekleri bütün memurlarımıza teker teker anlatsın! Türkiye Kamu-Sen bayrağına yeniden yetkili yazsın! Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez! Türkiye Kamu-Sen’in yeniden yetkili olması için var gücünüzle çalışacak mısınız? Kıymetli kardeşlerim; Millî mücadelenin kalbinden bir kere ifade ediyorum ki, içinde bulunduğu kaba göre şekil alanlar, Türkiye Kamu-Sen’in dik duruşu karşısında hezimeti yaşayacaklar, bozguna uğrayacaklar. Yıllardır bize karşı her türlü kötülüğü yaptılar, yılmadık. Tehdit ettiler, geri durmadık. 7
Onlar koltukların gölgesine sığındı biz meydanlara ve yüreğimize güvendik. Hak dedik, adalet dedik, liyakat dedik, çile çektik bugünlere geldik. Geçtiğimiz dönemlerde, büyük uğraşlarımız sonucunda kamu çalışanlarına refah payı verilmesini sağlamıştık. Bu noktada önemli olan, yapılan güzel işlerin devamının gelmesi ve bir kurala bağlanmasıdır. Biz, refah payının memur maaş sisteminin olmazsa olmaz bir unsuru olmasını istiyoruz. Bunun için de refah payının her yıl memur maaşlarına eklenmesi için çalışacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın söz verdiği üzere 1. dereceye gelmiş bütün kamu görevlilerinin ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi için çalışacağız. Memurlarımız, artan kira ve gıda harcamaları başta olmak üzere yaşamın giderek zorlaştığı, özellikle büyükşehirlerde görev almak istemiyor, görev yapanlar büyük ekonomik zorluklarla karşılaşıyorlar. Kamu çalışanlarımızın ihtiyaçlarına ve sosyal durumlarına uygun olarak sosyal yardımların yenilenmesi, kira, yol, yemek, giyecek ve eğitim yardımlarını kapsayan, etkili bir sosyal yardım sistemi oluşturulması için her türlü çabayı göstereceğiz. Sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesinde ortaya çıkan eksiklik ve aksaklıkların giderilmesi için çalışacak, sözleşmeli istihdamının tamamen kaldırılarak bütün kamu çalışanlarının güvenceli ve kadrolu bir biçimde istihdam edilmesi yolundaki mücadelemizi yükselteceğiz. Sizler de mücadeleye var mısınız? Mühendislerimiz meslek kanunu bekliyor; sağlık çalışanlarımız ve avukatlarımız başta olmak üzere pek çok kurumda unvan bazında adaletsizlikler var. Aile Yılı’nın, adına yakışır biçimde ailenin korunması ve desteklenmesi için gerekli tedbirlerin alındığı bir yıl olması için çalışacağız. Bu çerçevede evlenme yardımı, aile birliğinin sağlanması, analık ve süt izni gibi sürelerin artırılması, doğumun teşvik edilerek ücretsiz doğum iznine ayrılan personelin maaşının bir bölümünün kurumca karşılanması, doğum yapan anneler için çocuk, ilköğretim çağına gelinceye kadar yarı zamanlı çalışma hakkının getirilmesi gibi uygulamaların hayata geçirilmesi için gayret göstereceğiz. Kadınlarımızın temsil kabiliyetlerinin artırılması, her alanda daha fazla temsil edilmelerinin sağlanması, aile yardımı, çocuk parası gibi sosyal yardımların yükseltilmesi, kreş ve yaşlı bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması, kadına yönelik şiddete ve mobbinge son verilmesi gibi tedbirlerle kadın çalışanlarımızın sorunlarına çare olunması için daha fazla mücadele edeceğiz. 8
Çalışma hayatındaki adaletsizliklerin kalıcı bir biçimde çözülmesi için gayret göstereceğiz. Tüm çalışan ve emeklilerimizin maaşlarının reel olarak yükseltilmesi ve alım gücünün artırılması için mücadele edeceğiz. Özellikle liyakat ve ehliyet temelli bir kamu istihdam rejimi gayretinde olacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın seçimler öncesinde mülakatın kaldırılacağı sözü, son derece anlamlıdır. Yıllardır mülakatın kaldırılması için çaba sarf ediyoruz. Verilen sözün hayata geçirilmesini, kamuda mülakatın kaldırılarak, kamu görevlilerinin atama ve yükselmelerinde adaletli ve hakkaniyetli bir yapının kurulmasını bekliyoruz. Yardımcı hizmetler sınıfı personelimizin beklentilerinin, daha fazla ötelenmesine izin vermeyeceğiz. Tüm ek ödemelerin emekliliğe sayılması yoluyla, emeklilerimizin kendileri ve ailelerine yetecek düzeyde bir maaş alması için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Emeklilik sisteminin hakkaniyete dayalı olmasını istiyoruz. 2008 öncesi ve sonrasında göreve başlayanların aynı haklara sahip olduğu, adil bir emeklilik sisteminin kurulması için çalışacağız. Memurlarımızın da bayram ikramiyesi almasını mutlaka ama mutlaka sağlayacağız. Bizimle misiniz? 2012 yılından beri, yetkili konfederasyonun toplu sözleşme masasını nasıl etkisiz hale getirdiğine şahitlik ediyoruz. Kamu işvereni tarafından masaya getirilen her teklifi kabul ediyorlar. Hükümet, toplu sözleşmeye sonradan müdahale ediyor, seslerini çıkartmıyorlar. Kurumlar canının istemediği maddeyi uygulamıyor, genelgelerle toplu sözleşme hükümleri yok sayılıyor, toplu sözleşme masası hükümsüz hale geliyor, bunlar kafalarını kuma gömüyorlar. Mahkemeler, yetkisini aşarak toplu sözleşme kararlarını iptal ediyor, üç maymunu oynuyorlar. Bunlara izin verecek misiniz? Kifayetsiz sendikalarla, 25 milyon kamu çalışanı ve ailesinin kaderini, tek bir kişinin imzasına bağlayan etkisiz bir toplu pazarlık düzeni ile daha fazla devam edilemeyeceği açıktır. Bu nedenle, toplu pazarlık sisteminin yeniden düzenlenmesi gerekiyor. 9
İmza ve itiraz yetkisinin tek bir kişiden alınıp, toplu sözleşmeye katılan tüm sendika ve konfederasyonlara tanınması gerekiyor. Ancak bu şekilde sendikacılığın zafiyete uğratılan itibarının yeniden kazanılması mümkün olacaktır. Cumhuriyetimizin bu döneminde, Türk Yüzyılını alın terimizle, emeğimizle bizler inşa edeceğiz. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında Devletimizi hedefimize taşıyacak donanımda bir kamu çalışanı görmek arzusundayız. Bu hedefe ulaşmak için Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına yaraşır, kadrolu ve güvenceli istihdama dayalı, yeni bir kamu personel sistemi için çalışıyoruz. Bu sistemi, statü hukuku, liyakat, devlete sadakat ve görevde ve emeklilikte statü hukukuna uygun bir refah seviyesi temeline oturttuk. Tüm çalışanların, kendileri ve ailelerine yetecek düzeyde ücret almasını sağlayacak, sadeleştirilmiş bir ücret sistemi istiyoruz. Yeni kamu personel sistemine dair çözüm önerilerimizi, yaptığımız kapsamlı çalışmayla, ete kemiğe büründürdük, yetkililerle paylaştık. Şimdi ise etkili, verimli bir kamu hizmeti, mutlu ve müreffeh bir kamu çalışanı ve emeklisi için, Cumhuriyetin kalbinden emeğin yüzyılına doğru kutlu bir yürüyüş başlatıyoruz. Bu yürüyüşümüz, atamada ve görevde yükselmede adalet, eşitlik, hakkaniyet ve liyakat içindir. Bu yürüyüşümüz, yardımcı hizmetliler, öğretmenler, hemşireler, avukatlar, doktorlar, postacılar, memurlar, mühendisler, teknikerler, teknisyenler, emekliler; Ekonomik zorluklar karşısında hayat mücadelesi veren milyonlar içindir. Bu yürüyüşümüz, adil bir vergi sistemi içindir. Bu yürüyüşümüz, gerçek anlamda sendikal haklarımız için, sosyal devlet ilkesini hayata geçirmek içindir. Milli birlik ve beraberliğimiz için bütün azmimizle çalışacağız. Toplu pazarlık ve örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılsın diye, vatandaşlarımızın yüzü gülsün diye bütün yüreğimizle mücadele edeceğiz. Huzurlu ve insan onuruna yaraşır bir yaşam istiyoruz. İstihdamın korunmasını, geliştirilmesini ve işsizliğin önlenmesini istiyoruz. Kamu personel sistemi, aile birliği üzerine inşa edilsin, parçalanmış aile dramı son bulsun, çocuklar annesiz, babasız büyümesin diyoruz. 10
Enflasyon kadar zam çıkmazından kurtulmak istiyoruz. Adil bir gelir dağılımı istiyoruz. “Nimette de külfette de adalet olsun” diyoruz. Yardımcı hizmetler sınıfı personelinin ve üniversiteli işçilerin sorunları çözülsün istiyoruz. Dar ve sabit gelirlinin üzerine, bir karabasan gibi çöken vergi adaletsizliğinin son bulmasını istiyoruz. 1 Mayıs bizim için önemlidir. Bu günlerde memurun, işçinin, emeklinin sorunlarını gündeme getirmek yerine, çatışmayı tercih edenler yanlış yoldadır. Bütün bu olumsuzlukların üstüne, bizleri birbirimize düşürmek isteyen, her fırsatta milletimiz içine nifak tohumları ekmek isteyenler var. Elbette ki yurdumuzu işgalci ve işbirlikçi mihraklara teslim edecek değiliz. Değerli arkadaşlar, Toplu sözleşme hezimetlerini, adam kayırmayı, mülakatı desteklemek bizim fıtratımızda yok. Haksızlıklara boyun eğmek, haksızlığı, hukuksuzluğu savunmak, memurun da emeklinin de fıtratında yok. Bugün; gücün arkasına saklananların memuru hiçe saydığı, yürekli olanlarınsa “Artık yeter” diye haykırdığı gündür. Bugün; vicdan mahkemelerinin sesinin yankılandığı gündür. Bugün; memurlarımızın hak için bütün engelleri aştığı gündür. Bugün, tüm haksızlıklara karşı meydan okuyan bir Türkiye Kamu-Sen var. Bizlere düşen, haksızlıklar karşısında asla pes etmemek, asla susmamaktır. Çünkü, kamu çalışanlarının Türkiye Kamu-Sen’in gür sesine ihtiyacı var. Şu meydandaki coşkuyu ve birlikteliği gördüğümde, birlikten doğan gücümüzü, iliklerime kadar hissediyorum. Türk milleti olarak öyle güçlüyüz ki, hiçbir bıçak kesemez bizi, hiçbir ateş yakamaz, hiçbir dalga boğamaz… Milletimizin, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, bir asır önce başlattığı bağımsızlık yürüyüşünü hiçbir güç durduramaz. Millî mücadelenin, demokrasinin ve cumhuriyetin sembolü olan Ankara’nın temsil ettiği değerler; toplumsal, askeri, ekonomik, siyasal ve kültürel olarak, ülkemizi aydınlık geleceğe taşıyacaktır. 11
Büyük uyanışın karargâhı Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olarak emperyalizme karşı bir kale gibi ruhen, fikren ve fizîken dimdik ayaktadır. Hiçbir tehditten korkmuyoruz. Türk Asrının şafağındayız. Sana vaad ettiği günler yakındır Hakk’ın Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın. Bizlere bu güzel vatanı miras bırakan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve İstiklal mücadelemizin bütün kahramanlarına, bu vatan ve millet için canlarını ortaya koyan aziz şehit ve gazilerimize minnettarız. Onların emanetlerine sahip çıkmak için kenetleneceğiz. Geleceğimiz için bir olacağız, evlatlarımız için susmayacağız. Buradan çıkıp memleketimizin dört bir yanında dağıldığınızda, haksızlığa karşı durun, sesimizi gittiğiniz her yerde yankılandırın istiyoruz. Sizlerden, asla pes etmemenizi, asla eğilmemenizi, mücadeleden asla geri durmamanızı istiyoruz. Davamıza, devletimize, vatanımıza, haklarınıza sahip çıkmanızı istiyoruz. Sahip çıkacak mısınız? Önce vatan, önce emek diyerek çıktığımız bu yolda, mutlaka ama mutlaka kazanan biz olacağız. Yılmayacağız! Yıkılmayacağız! Yorulmayacağız! Başaracağız! Başaracağız! Başaracağız! Ne mutlu Türk’üm diyene! 12